Selam !
Güne yepyeni bir kitap tavsiyesiyle başlayalım!
Kitabımız, takip edenler biliyordur, storye de attığım ve sonunda bitirdiğim “Sonsuz Dikkat Dağınıklığı” Dominic Pettman’ın kaleme aldığı kitap, ilk olarak geçtiğimiz yılın haziran ayında Sel yayınlarından çıkmıştı.
Gündelik Hayat Gerçeği: Sosyal Medya !
Yazarımız bir 21.yüzyıl gerçeği olan, hiç yadırgamadan hayatımıza senkronize ettiğimiz “Sosyal Medya”yı ele alıyor.
Kitap “Sosyal Medyanın Faydaları/Zararları” klişesine hiç bulaşmadan gündelik hayatımızda sosyal medyaya nasıl odaklandığımızı ve buraya odaklanırken reel hayatımızda yaşadığımız dikkat dağınıklığından bahsediyor. Fakat bu dikkat dağınıklığının kasıtlı olduğunun altını çizen Pettman, sosyal medya için de “Kitlelerin yeni afyonu” diyor. Dünyanın zaman zaman hoşumuza gitmeyen işleyişi karşısında aldığımız bir ağrı kesici de diyebiliriz.
Bu kısa bilgiden sonra kitabın genel başlıklarına bakalım:
- Kafesteki Kuş Neden Öter Bilirim
- Hipermodulasyon
- Senkronizasyon İstenci
- Algoritmanın Köleleri
- Muzır İçeriğe Dikkat (Flappening ve dikkat dağıtıcı başka erotik şeyler)
- Sonuç: Tek Boynuzlu Atın Peşinde
Kitabın ilk kısımlarındaki temel anlatı, “ Sosyal medya ve dikkat dağınıklığı arasındaki karmaşık ilişkidir. Fakat yazarın bahsettiği “dikkat dağınıklığı”, dikkat dağılması ya da başkalarının fark edilmesini istemediği bir şeyden uzaklaşmak değil. Onun bahsettiği Dikkat Dağınıklığı, dikkatin başka yöne verilmesidir. Aslında zorunlulukla ve özellikle tasarlanmış bir şeydir. Ve yine burada sosyal medyanın var olma sebebiyle alakalı değişik görüşler var. Mesela, herkesin aynı mecrada farklı içeriklere odaklanmasının kasıtlı olabileceğini söylüyor. Bu aynı zamanda “kasti uyumsuzluk” la aynı şeydir.
“Olayların devamlı ve bilinçli olarak şekillendirilmiş temsillerinin ta kendisi yine o olayları örtmek ve susturmak için kullanılmaktadır. Böylece dikkatimizi dünyanın sorunlarından ve kendi sorunlarımızdan baska yöne cekmeye yönelik çabalarımıza bir “üst” unsur eklenir. “ (sayfa 21)
Bir de Hipermodülasyon ya da diğer adıyla “Dijital Haletiruhiye Halkası”var. Burada da yazar bireyin, yalnızlığını sosyal medya araçları sayesinde başkalarının hayatına kolayca erişerek giderdiğinden bahsediyor. Fakat bu yalnızlığı giderirken dikkat dağınıklığının bir sonucu olarak derinliği olmayan ilişkiler yaşamaktadır. Ve burada hangi cümlede hangi emojinin gelmesi gerektiğine kadar her şey en ince ayrıntısına kadar düşünülmüştür.
Algoritma
Bir de dikkatimi çeken şuydu: Algoritma! Yani birey sosyal medyadaki içeriklerin dağılım sırasını seçemiyor. Paylaşımların, gönderisini beğenenlerin ya da keşfet kısmına düşenlerin hiçbirini kendisi belirleyemiyor. Ve gönderilerin paylaşım sırası saatine göre belirlenmediği için birey bu mecralarda daha fazla vakit harcamış oluyor.
Hatta geçtiğimiz günlerde bu algoritma meselesiyle alakalı instagram özür mahiyetinde bir içerik paylaştı. Ve akış kısmında gezinen kullanıcıları “ son iki gündeki bütün içerikleri gördün” diyerek bilgilendirdi. Ama algoritma olayını kasıtlı olarak çözmedi! Yani bu da haliyle şu anlama geliyor. Facebook, Twitter ya da Instagramın bu algoritma olayını çözmemesi, bireylerin o küçük ekranlarda verdiği irade savaşının devam edeceği gerçeği…
Bence kitabın en güzel yanı bahsedilen her konunun Toffler, Bauman ya da Baudrillard gibi isimlerin araştırmaları ile desteklenmesiydi. Ayrıca notlar kısmında çok sağlam bir kaynakça var. Fakat, kötü olan yanı da cümlelerin gereğinden fazla uzun tutulmuş olmasıydı. ( bu yüzden bazı cümleleri defalarca okumak zorunda kaldım).
Bir de son olarak dürüst olmak istiyorum. Şu zamana kadar okulum, işim ve ilgi alanımdan dolayı genellikle sosyal medyayı pazarlama, özgün içerik üretme ya da yazdıklarımı duyurma amaçlı kullandım ve bu doğrultuda kitaplar okudum. Bu yüzden de kitabı okurken kendimi bir anlığına çemberin dışına çıkmış ve orada olanlara uzaktan bakıyor gibi hissettim. Yani bence ilgi alanınız ne olursa olsun ve sosyal medyayı hangi yönden kullanıyorsanız yine öyle kullanın ama kitaba bir göz atın derim.
Ve kitabın kapağı da bence çok ince düşünülmüş. Bir çatalın üstündeki makinede bir sürü kuş cıvıldıyor ve oranın ucuna geldiğinde ise bir japon balığına dönüşüyor!
Sevgiler ✨