Bir şair, ” Güzel olan herşey biraz İstanbul gibi” demiş. Bir başkası da “Güzellik, gören gözlerde” demiş. Bence her ikisi de önce bir kaşık bal yemiş.
Bu mis gibi iki cümleden sonra gelelim esas meseleye. Tahmin etmişsinizdir belki. Paylaşmak istediğim çok güzel bir haber var. Geçen yılın temmuz ayında iki çok yakın dostumla birlikte Aydın Doğan Genç İletişimciler yarışmasına “Kadının Oto Sanayi Bölgelerine Kazandırılması ” konulu bir proje göndermiştik. Mayıs ve haziran aylarının şehri kavurmasına rağmen, hemen her gün buluşmuş, saatlerce bu projeye çalışmıştık. Ve tam üç hafta önce Aydın Doğan vakfından bir mail geldi. Öğrendik ki projemiz finale kalmış, ödüllü olacakmışız, aman Allah’ım!
Tabi günler bir kaplumbağa hızında geçerken biz de bir yandan kıyafet bakıyor bir yandan da gittiğimizde o kısıtlı zaman içinde nerelere gidebiliriz diye saha araştırması yapıyorduk. Tabi bir de ajansın işleri ve Salih abinin konferans organizasyonu vardı. Ki iyiki vardı, çünkü bu sayede günler daha hızlı geçecek ve biz de fazla beklememiş olacaktık.
Uçak biletlerinin alınması, konaklama bilgileri ve program akışıyla alakalı maillerimizin de gelmesiyle havaalanında bulduk kendimizi. Ve sevgili Pegasus ailesinin ödülümüzü tebrik anonsu ve yolcuların alkışlarıyla birlikte çıktık yola.
HALİÇ’E NAZIR BİR OTELDE
“Olsun, otel güzel en azından”desem Haliç taraflarını pek sevmediğimi anlarsınız galiba. Ama Allah var şimdi, otel gerçekten iyiydi, kat görevlisinden resepsiyonundakilere kadar da hepsi çok güler yüzlüydü.
Gelir gelmez eşyaları yerleştirip, yemeğe indik. Ertesi gün yani büyük gün için planlar yapmaya başladık.
BEKLENEN GÜN GELDİ, KIRDI KAPIYI
Aynen başlıktaki gibi oldu. Yattık, kalktık: Tören Günü! Sabah erkenden otelden çıkıp hızlıca Taksim’i gezip, Mustafa Amca’da elmalı çay içtik. Ve sonra Galata’ya inip, yıllar önce aynı sokakta oturduğum Esma ablamı da ziyaret ettim, özlemiştim. Kısa bir sohbetin ardından, Galata’dan ayrılıp doğruca Mecidiyeköy ‘e geçtik. Sıra süslenme faslında!
Ve evet, hazırız!
Apar topar Bilgi Üniversitesi, Santral İstanbul kampüsüne geldik ve salondaki yerlerimizi aldık. Ama nasıl heyecanlıyız!
Önce, Cüneyt Özdemir’in moderatörlüğünü yaptığı ve Ezgi Başaran ile Çınar Oskay’ın katıldığı ” Gazetecilik Küllerinden Doğar mı?” adlı paneli izledik. ( Paneli ayrıca yazacağım, aklımda! ) Panelin ardından verilen kahve molasının da bitmesiyle yeniden salona geçtik. Ve ödüllü isimler okunmaya başlandı. Sıra bizim gönderdiğimiz katergori olan Kurumsal İletişim kategorisine geldi. Üçüncü olan gruptan birinciye doğru gidiyordu ödülün verilmesi. Üçüncü değildik evet. Ardından ikinci okundu ve biz çığlığı bastık. İkinci olduğumuz için değil elbette biz birinci olmuştuk! Adımız söylendiğinde zıplaya zıplaya sahneye fırladık. Ve Türkiye Halkla İlişkiler Derneği Başkanı Gonca Karakaş’tan ödülümüzü aldık. Sevdiğin insanlarla ortak birşeyler yapmanın ve bunun meyvesini toplamanın tadı o kadar başka bir duygu ki…
Yani kısacası çok mutluyum ! Çok mutluyuz !
Şimdi ellerimde bir sürü yeni fotoğraf, bir yeni başarı, bir sürü yeni güzel anı ve canım İstanbul’umun sokaklarını yeniden görmenin huzuru.
Huzurla, gülümseyerek kapatın bu yılı… ??
Maşallah size…
Çok çok teşekkür ederim abi ??