Aynı Körlükte Ya da Aynı Çöplükte

🍁Merhaba sevgili okur,

Yine kelimelerde buluştuk, ne güzel. Biliyor musunuz, 2017 benim için edebiyat anlamında çok uğurlu bir sene oldu.  Kitaplığıma daha önce hiç okumadığım bir sürü yazarın kitaplarını ekledim. Sevgili Hasan Ali Toptaş başta olmak üzere, Fernando Pessoa, Emil Cioran, Sema Kaygusuz, Aslı Erdoğan ve Jose Saramago gibi çok değerli isimleri ilk defa 2017’de okudum. Sonrasında tabi ki her birinin bir başka kitabını da aldım ve okumak üzere rafa yerleştirdim. Okudukça, yorumlayıp buraya da ekleyeceğim.

Ama şimdi, henüz çok soğumamışken, Jose Saramago’nun ( hayranlarının deyimiyle edebiyatın insan görünümlü tanrısı ) çok yakın bir zamanda bitirdiğim Körlük kitabı hakkında biraz konuşmak istiyorum. İlk söylemek istediğim şey şu;

” Sanırım  D İ S T O P Y A ‘ yı giderek daha çok seviyorum. ”  Çünkü bu tarz yapıtlarda, kötü bir dünya çizilir ve insanlar hak etmediği muameleler görür, zorlanır, çeşitli şeylere maruz bırakılır ve sınanırlar. Ve böylece, korkuları, hangi koşullarda fedakârlık edip hangi noktada bencilleştiği, teslimiyetleri ve zaafları bu şekilde ortaya çıkar. Bu yüzden, distopya her ne kadar ütopyanın aksine, karamsarlıkla kurgulanmış yapıtlar gibi görünse de; aslında insanlık gerçeğini en iyi şekilde açığa çıkaran bir tür bence. Hatta sadece bu yönüyle bile ütopyadan daha samimi.

B  E  L  K  İ  D  E    İ N S A N L I K     H  A  L  Â   E H L İ L E Ş M E M İ Ş T İ R

Peki ‘’Körlük’’ neyi anlatıyor?

Adı bilinmeyen bir ülkenin yine adı bilinmeyen bir kentinde, bir adam, trafikte, aracının içindeyken bir anda kör olur. Fakat her şeyin karanlığa gömüldüğü bir körlük değildir bu. Aksine süt beyaz bir körlük… Ve bir salgın haline gelen bu hastalık hızla tüm topluma yayılır. İlk çözüm olarak, körler toplanıp karantinaya alınır. Fakat körlerin sayısı hızla ve giderek artınca büyük bir kaos yaşanır. Körleri karantinaya alıp bir süre sonra kendi kaderine bırakan yönetim katındaki devlet adamları da, salgından kaçamayınca ülkede açlık, yağmalama, pislik ve hastalıklar baş gösterir. İnsanların bu kaosta artık derdi, ne olursa olsun sadece hayatta kalmak olur.

Roman, akıl hastanesinde karantinaya alınan ve oradan kurtulunca da birbirini bırakmayan biri çocuk yedi kişiye odaklanır. Aralarında, bütün kentte gözleri gören tek kişi olan ve gruptakilere rehberlik eden bir kadın da vardır. Cehenneme dönen kentte, bu yedi kişinin hayatta kalmak için verdiği mücadele, birbirleriyle kurdukları bağ, fedakarlıklar, yitirilen insanlık onuru ve bir uygarlığın tuzla buz haline gelişi kesinlikle okunmaya değer.

K Ö R L Ü K T  E   Y A  D A  Ç Ö P L Ü K T E

Saramago’nun okuduğum bu ilk kitabı, konusundan bahsedince her ne kadar ürkütücü bir roman gibi görünse de, okunduğunda aslında olağanüstü bir şiirsellikle harmanlandığı net bir şekilde görülüyor.

Bir de kitabı okuyup bitirdikten sonra, internette gezinirken şöyle bir yazı gördüm:

‘’ Geçenlerde televizyonda düzgün Türkçesiyle, tespitini anlatan bir Suriyeli vardı. Çöp toplayarak geçindiğini anlatıyordu. Bir yerde çok önemli bir tespitte bulundu. Sosyoloji kitaplarına başlık olabilecek bir kavramdan bahsetti. “Çöplükte birleştik’’… Genç şöyle anlattı: “…Biz Suriye’de ön yargılı yaşıyorduk, birbirimize ayrım yapmaya başladık. Bu yavaş yavaş arttı. Şii’si iktidar olduğu için kimseyi beğenmiyordu, Sünni’si çoğunluk olduğu için, Hristiyan’ı zengin olduğu için, Kürt’ü başka beğenmiyordu, Arab’ı başka beğenmiyordu, Türkmen’i başka beğenmiyordu, kimse kimseyi beğenmiyordu. Herkes dedikodu yapıp, sosyal medyada küfürleşiyordu.  Herkes, herkesten uzaklaşıyordu, herkes çok bilmişti, herkes en ahlaklı, en dindar en namuslu benim diyordu. Şimdi durum değişti. Hepimiz, Gaziantep çöplüklerinde birleştik. Çöp toplarken artık kimse kimseyle tartışmıyor, çöplüğe düşünce birleşmeyi öğrendik…

Televizyon programında geçen bu konuşma, beni hem Körlük kitabı hem de başka bazı şeyler hakkında biraz daha düşünmeye itti. Çünkü, hem kitaptaki körlükte hem de programdaki adamın bahsettiği çöplükte anlatılan şey aslında aynıydı. Bu şey; doğası elinden alınan ve modernleşme adı altında bir canavara dönüştürülen insanların birbiriyle, gerek ekonomik gerek politik ve gerekse coğrafi çizgilerden dolayı farklı noktalarda durduğu günümüzde, bir anda ortaya  çıkabilecek bir kaos durumunda kolaylıkla birleşebileceğinin acı gerçeğiydi.

Ve daha fazla uzatmadan birkaç şey ekleyip bitirmek istiyorum. Saramago bu kitabında, yüzeysel bakıldığı zaman, önceden gören ve daha sonra körleşmeye başlayan bir kitleden bahsediyor gibi görünse de, bence derinlemesine incelendiğinde aslında durum tam tersi. Yani aslında herkes zaten kör. Bakabilen fakat göremeyen körlerden… Ve hem programdaki adamın bahsettiği çöplük hem de Saramago’nun anlattığı körlük aslında bugünün gerçeğidir.

Herkese keyifli okumalar 🍁 📚

 

 

 

 

Kategoriler: OKUMAK GÜZELDİR
tastimcemberimden

Yazan:tastimcemberimden Yazarın tüm gönderileri

Selam, ben Fatma, Halkla İlişkiler ve Reklam bölümü doktora öğrencisiyim. Burada bana ilham veren kişilerin öykülerini, okuduğum kitapları, izlediğim film ya da belgeselleri yani beni çemberimden taşıran şeyleri paylaşıyorum. Eğer sen de ilhamını bulmak ve çemberinden dışarı taşmak istiyorsan bu öğrenme yolculuğunda bana eşlik edebilirsin.

Bir cevap bırakın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Çerez Notları

Web sitemizde çerezler kullanılmaktadır. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz bundan memnun olduğunuzu varsayacağız.