Selam sevgili okur !
Bence dünyanın en güzel şeylerinden biri, soğuk havalarda içimizi ısıtabilen şeyler bulabilmemiz! Mesela, kahveci dükkanları, kitapçılar, sinema ve tiyatro salonları gibi…
Saçma gelecek belki ama ne bileyim ben böyle mekanların bir ruhu olduğuna ve onların da nefes alabildiğine inanıyorum.
Tıpkı geçen günlerde buz gibi havada içine sığındığım o tiyatro salonu gibi…
S İ Z N E Y İ S E V E R S İ N İ Z ?
Birkaç gün önce, gazetedeki işlerim bitince evimin biraz ilerisindeki tiyatro binasına gittim. ” Soğuk Bir Berlin Gecesi” isimli bir oyun vardı. Açıkçası bu oyunu daha önce hiç duymamıştım. Ama internette şöyle kısa bir araştırma yapınca, hem konusu hoşuma gitti hem de yapılan yorumlar dikkatimi çekti ve ” Mutlaka Gitmeliyim” diyerek tiyatro binasının yolunu tuttum.
Salonun kapısından girer girmez, içeriyi hıncahınç dolduran kalabalığı ve onların heyecanla oyunu bekleyişlerini görünce, “iyiki gelmişim” dedim. Sonra ortadaki koltuklardan birine oturup beklemeye başladım.
Perdeler aralanınca, harika bir ev dekorunun arasında çok sevimli iki çift karşıladı bizi ilk olarak.
K Ö T Ü K O K A N B İ R A Ş K
Biri Tarık diğeri Katrin…
Tarık Almanya’ya okumak için gelen ve okulunu bitirdikten sonra Berlin’de yaşamaya karar vererek fotoğrafçılık işiyle uğraşmaya başlayan bir Türk gencidir. Çok az para kazandığı mesleğini gerçekten severek yapmaktadır.
Bir de Avrupa’nın ortasında, uygar ülke olarak bilinen Almanya’nın Berlin’inde daha doğrusu, hem sürekli soğuk hem de yabancıları hor gören bu şehirde, onu gerçekten seven Katrine vardır. (Katrine Alman bir avukattır.)
Birbirine sırılsıklam aşık olan bu iki genç bir zaman sonra birlikte yaşamaya karar verir. Ve problemler gün yüzüne çıkmaya başlar.
Başta da belirttiğim gibi Tarık bir Türk gencidir ve uygar insanlar arasında kültürü, ten rengi, düşünceleri ve davranışları farklı olduğu için sürekli yabancı konumuna düşürülmektedir. Katrin bunu ona asla hissettirmemeye çalışsa da ailesi, Tarık’a durmadan ülkelerine dışardan gelen yabancılardan ve onlardan duyduğu rahatsızlıktan bahsederek aslında onu da dışlayıp, ötekileştirir. Tüm bunlar Tarık’ın içinde kocaman bir boşluğun ve yalnızlığın oluşmasına sebep olur. Ve her ne kadar Katrine, bütün bu çevresel baskıların arasında sevdiği adamı kanatlarının arasına almaya çalışsa da Tarık’ın zaman zamanla ilkellik boyutuna varan zaafları ve kıskançlıkları onu da yıpratır. Ve yakın arkadaşıyla buluşup ilişkisi hakkında konuşup dertleşmeye başlar.
Fakat Tarık o kadar psikolojisi bozulmuştur ki çok sevdiği Katrine’in, avukat arkadaşıyla ilişkisi olduğunu düşünür ve Katrini gizlice takip ederek , her hareketini gizlice fotoğraflar ve video kaydına alır.
Bunları öğrenen Katrin-Tarık çifti arasında sert tartışmalar başlar ve Katrin’in iyi niyetli çabaları bir türlü sonuç vermez. Ve bir tartışma esnasında Tarık, çok sevdiği Katrine’e şiddet uygular ve boğuşma sırasında ağzına yastık basarak genç kadının yaşamını yitirmesine neden olur.
Pişman olan Tarık, birkaç gün boyunca Katrin’in cansız bedeniyle yaşar. Ve cansız bedeni giderek kokmaya başlayan sevgilisine, şehirdeki soğuk havadan, durmadan yağan kardan, yağan karın aslında bu şehirdeki günahların ve yalnız hissettirilen insanların üzerine yağdığından, nasıl ve neden bu duruma geldiğinden bahsederek iç hesaplaşmasını yapar.
Sonunda yani herşeyi anlatınca giderek daha pis kokan bu aşka daha fazla dayanamayarak kendisini balkondan atar ve intihar eder. Ve üzerini karlar örter.
Kimin ne dediğine bakmaksızın kesinlikle izlenilmesi gerektiğine inandığım bir oyun. Yani hayatınız boyunca bir kere de olsa kültürüne yabancı olduğunuz bir şehirde yalnız yaşadıysanız Tarık’ın içinde oluşan boşluklar size de tanıdık gelecek.
Keyifli günler !