Merhaba…
Güne Yalçın Tosun’la başlamak, dünyanın en güzel hissi. Kötü bir şey yaparsınız da, anneniz bunu bildiğini belli etmeden “olur öyle, üzülme” dercesine başınızı okşar ya, işte böyle bir his!
Dokunma Dersleri..
Kaç kere okuduğumu hatırlamıyorum bile. O kadar özel bir yazar ki Yalçın Tosun…
Nasıl anlatsam…
Hani bilirsiniz, hepimizin bazı sırları vardır. Ve itiraf edemesek bile, güneş yeryüzünden çekildiği anda, kafamızı o yorganın altına soktuğumuzda en olmayacak şeyleri düşünürüz bazen.
En olmayacak insanın hayalini ya da o gün bile isteye kırdığımız herhangi birini, çaldığımız ya da vermekten korktuğumuz önemsiz şeyleri, birinin her şeyini kaybedişini ve buna kimseye belli etmeden içten içe sevinişimizi, bir zavallıya yardım ederken tanrılaşan benliğimizi…
🌾
İşte Yalçın Tosun, yazdığı her öyküde, tüm bu utandığımız, korktuğumuz, kaçtığımız duyguları başkalarının da yaşadığını anlatarak bizi hem bir nebze de olsa rahatlatıyor hem de insanoğlunun, kara bir kutu gibi, içinde ne çok duyguyu aynı anda barındırdığını hiç çekinmeden gösteriyor.
Böylece, utanılacak bir şey yok, diyerek çeviriyorsunuz sayfaları.
Bu o kadar cesurca ve büyülü ki…
Sadece size has zannedip, kendinize bile itiraf edemediğiniz en karanlık yanlarınızın bir başkasında da olduğunu bilmek… Bunu Yalçın Tosun’un naif satırlarında, dehşetle ve ayıplanarak değil, başınız okşanırcasına okumak bence dünyanın en güzel hissi.
Bu yüzden ne zaman üzülsem, kendime kızsam, utanılacak bir şey yaptığımı düşünsem ya da yalnız hissetsem, satırları beni sımsıkı sarsın diye, kalbimi merhametle okşasın diye Yalçın Tosun okurum.
Acıyı, utancı, ayıbı, korkuyu tatmadan hangi insan “ben, benim!” diyebilir ki?