Ben onu on bir yaşımdayken, bana ve diğer çocuklara kitap okuyan bir abi olarak tanıdım. Her hafta sonu, bir bayram sabahına uyanır gibi gelirdim, onu görmeye ve öykülerini dinlemeye. Can kitabevinin üst katında, rengarenk minderlere oturur, ikram edilen çikolatalarımız ve birer bardak sütle gözlerimizi kocaman açarak onun öykülerini dinlerken, her çocuk gibi, akıp giden zamanın farkına varmazdık. Meğer öyküden ötesi varmış, esas öykü yaşadığımız o anlarmış. Tüm bunları öğrenmemin de bir vakti varmış. Ve işte o vakit geldi.
İnstagramdaki etkileşim sayesinde, yıllar sonra kendisini yeniden gördüğüm Özgür Özgülgün’e, geçmişin ufak bir dilimini paylaşmamızdan cesaret alarak, kendisi haķkında bir yazı yazmak istediğimi söyledim. Ve evet, tıpkı hatrımdaki gibi kalmış, peki diyip beni kırmadı. Güler yüzlü ve içten, aklıma takılan her soruyu samimiyetle cevapladı.
ORHAN VELİ MİSALİ
O, Özgür Özgülgün. 1973 yılında İstanbul, Beşiktaş’ta, memur bir ailenin tek çocuğu olarak dünyaya geldi. Aslında kendinden söz etmeyi pek sevmiyor, hatta bu yüzden, diyor ki Orhan Veli misali,
Evvela insanım herkes gibi, ağzım burnum var.
Bütün okulları İstanbul’da okuduktan sonra mesleki hayatına Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde başlamış Özgür Özgülgün. Bu serüvene hala aynı aşkla devam ediyor. Ve diyor ki ” Ben bir tiyatro sanatçısıyım, çok mutluyum, iyi ki bu mesleği seçmişim. Çünkü, içinde oyun olan her şeyi çok seviyorum. Tiyatro, televizyon şovları ve oyunlar, bunlar benim ilgi alanım. ” diyor.
CARETTALAR GİBİ!
Çocukların en sevdiği şey değil midir oyunlar? Ve o, on yaşında bir oğlu olduğu için, çocukların dilinden çok iyi anlayan bir baba aynı zamanda. Enerjisini çocuklara kitaplar okuyup, oyunlar oynamaktan alan bir baba…
Çocuklara kitap okuma etkinlikleri yaparak daha da enerjik oluyorum. Hayata tutunmak için çaba sarf eden carettalar gibi… Seninle de orada tanıştık, Can Kitabevi’nde. Rahmetli Erdal Öz’ün çok emeği var. İyi ki böyle etkinlikler yaptı ve ben, o bayrağı hala devam ettiriyorum, hala okullarda projeler yapıp okuma kulüplerinde faaliyet çalışmaları gerçekleştiriyorum.
Çocuklara yönelik yazdığı, Minik Oyuncunun El Kitabı ve Efendi Çocuk Can Ersin’in Okul Maceraları adlı iki kitabı bulunan Özgülgün, aynı zamanda Türkiye’de bir ilki gerçekleştirerek çocuklara stand-up gösterileri de sunuyor.
BABA OĞUL ÇELEBİLER
Özgülgün’ün hayatı sadece çocuklara kitap okuma etkinlikleri ve tiyatroyla sınırlı kalmıyor. Bir de “Baba Oğul Çelebiler” adlı belgeselleri var. Burada, adından da anlaşılacağı üzere Evliya Çelebi’den ilham alan, tarihe ve sanata ilgili baba ve onun çok meraklı oğlu, geçmişin koridorlarında dolaşıyor ve yaşadıkları coğrafyanın bilinmeyen öykülerini neşeli bir dille anlatıyorlar. Oldukça faydalı olduğuna inandığım belgeselleri buradan izleyebilirsiniz.
Özgülgün, sadece çocukların değil aynı zamanda taşların da dilinden anlıyor. Nasıl mı? Şöyle ki, tarihi fazlasıyla seven Özgülgün”ün, “Taşların Dili” adlı belgeselleri var. Burada, üzerinde yaşadığımız toprakların geçmişten kalan yaralarını her yönüyle inceleyip belgesel bölümleri halinde izleyiciye sunuyor.
Yani özetlemek gerekirse, benim de çocukluğuma kelimeleriyle dokunan Özgülgün, hala aynı işi ve faydalı daha birçok işi aynı aşkla sürdürmeye devam ediyor. Üstelik bu temponun içinde ne oğlunu ihmal ediyor ne de diğer çocukları. Ve ekliyor : Tüm bunlar, uzun değil ama kısa ve tadında bir serüven…