Selam, ben geldim!
✨ “Yine kafamdaki soru işaretlerini kendimce araştırdım ve belki sizler de aynı problemlerden muzdaripsiniz diye ben bi de bunları beni dinleyen arkadaşlarıma anlatayım diyerek bilgisayarın başına geçtim.
“Peki problem ne?” diyeceksiniz. Açıklıyorum hemen. Böyle minnacık, küçücük ama aşırı derecede can sıkıcı işler ve görevler oluyor ya… Başlasak belki bir on beş dakikada bitecek ama başlamak zaten asıl mesele. Ya da bir şey yapmak istiyoruz ama zihnimiz dağınık. Telefon elimizde, konsantre olamıyoruz. Bazen bir şeye başlıyoruz ama sürdüremiyoruz. Kendimize sinir oluyoruz. Sonra kendimizi yargılıyoruz, içimizde ağır bir yetersizlik hissi oluşuyor. İşte bugün, gözle görülmeyen ama içimizi ağırlaştıran bu yükleri hafifletmenin yollarını ve daha iyi hissetmemizi sağlayan şeyleri konuşacağız. Bilimsel temellerden, psikolojik içgörülere ve ruhsal derinliklere uzanan bir yolculuk olmasını umuyorum. 🙂
Hayatta bazen çok da önemsemediğimiz küçük şeylerin, aslında büyük etkiler yarattığı bir gerçek.
Çünkü bu küçük gibi görünen her eylemin ardında, hem psikolojik hem de ruhsal bir farkındalık yatar.
Eckhart Tolle, Şimdinin Gücü adlı kitabında bu durumu çok güzel özetliyor:
“Gerçek özgürlük, düşüncelerimizin bizi değil, bizim düşüncelerimizi yönettiğimizi fark ettiğimizde başlar.”
Bu söz, zihnimizin bizi ne kadar yönlendirdiğini ve çoğu zaman bunu fark etmeden yaşadığımızı hatırlatıyor.
Gün içinde zihnimizden binlerce düşünce geçiyor — geçmişten gelen pişmanlıklar, gelecek kaygıları, yapılacaklar listesi… Ve biz çoğu zaman bu düşüncelerin peşine takılıp gidiyoruz.
Ama işte tam burada bir dönüşüm başlıyor:
Düşüncelerimizi susturmaya çalışmak yerine, onları sadece izlemeye başladığımızda… yargılamadan, değiştirmeye çalışmadan… içimizde yeni bir farkındalık doğuyor. Sanki artık düşüncelerle değil, onların farkında olan “biz”le bağ kurmaya başlıyoruz. İşte bu bölümde, tam da o farkındalık haline birlikte yaklaşacağız. Ve şimdi, keşfettiğimden beri beni inanılmaz derecede hafifleten, zihnimi berraklaştıran farkındalık temelli 5 küçük değişikliği paylaşmak istiyorum sizinle.
Belki bu paylaştıklarım, sizin için de küçük ama anlamlı değişimlere ilham olur.
📌 1. En Sıkıcı İşi En Öne Almak
Hepimizin gün içinde ertelediği şeyler var. Belki bir e-posta yanıtlamak, belki bir araştırma yapmak, belki de bir rapor hazırlamak… Erteledikçe o iş, zihnimizde büyüyor.
James Clear şöyle der: “Bir işi yapmayı düşündükçe, o işi yapmak daha da zorlaşır.” Çünkü zihnimiz, başlamadığımız şeyleri tamamlanmamış olarak kodlar ve arka planda döndürür durur. Yani başladığımız bir işi bitirmemek kadar, başlamadığımız bir işi sürekli düşünmek de enerji tüketiyor.
Ben bunu fark ettiğimde bir değişiklik yaptım: O işi yapılacakların en başına koydum. Ve şunu fark ettim — o kadar da zor değilmiş. Bazen sadece 20 dakika sürüyor ama gün boyu zihinsel rahatlama sağlıyor. Bu da akışa daha kolay girmeme yardım ediyor.
Akış demişken… Mihaly Csikszentmihalyi’nin Akış kitabında şöyle diyor: “Zihinsel dağınıklık, içsel enerji sızıntısıdır.” Bu sızıntıyı durdurduğumuzda, içten bir güç geri gelir.
Zihninizde yarım kalmış bir iş, arka planda açık kalmış bir müzik gibidir. Sessizce çalar ama konsantrasyonunuzu hep bozar.
📌 2. Ortam Değiştirmenin Gücü
Keşfine geç vardığım ama hayatımı kolaylaştıran şeylerden biri de ortam değiştirmek.
Zihinsel tıkanıklık ya da huzursuzluk hissettiğimizde çoğu zaman çözümü yine zihinsel yollarla ararız. Mesela bir derse çalışıyoruz ama odaklanamıyoruz, ya da yazmamız gereken bir metin var ama kelimeler akmıyor. İşte o anlarda kendimizi zorlamaktansa, ortamı değiştirmek büyük fark yaratabiliyor.
Eckhart Tolle’nin de önerdiği gibi, zihinsel tıkanıklık anlarında devasa değişiklikler yerine; masayı toplamak, pencereyi açmak, ışığı değiştirmek gibi basit ama etkili fiziksel müdahaleler yapmak gerekiyor.
Kendine şunu sor: Şu an bulunduğum ortam beni destekliyor mu? Penceremden hava giriyor mu? Gözümün önündeki kalabalık beni yoruyor mu?
Geçtiğimiz yıllarda okuduğum Rezonans Kanunu kitabında şöyle bir cümle vardı. Ama önce, bilmeyenler için rezonans nedir kısaca açıklayayım: Rezonans, benzer enerjilerin birbirini çekmesi prensibine dayanır. Fiziksel ya da zihinsel titreşimlerimizin dış dünyayla uyumlanması yani.
Kitapta diyordu ki: “Enerji, hareketle rezonansa girer.” Yani biz de zihnimizi değil, çevremizi değiştirerek yeni bir rezonans alanı yaratıyoruz. Küçücük bir fiziksel hareket, büyük bir içsel değişim başlatabiliyor. Yani harekete geçtiğimizde, o tıkanıklık da çözülmeye başlıyor.
Gelelim bir sonraki maddeye…
📌 3. Kendimize sorduğumuz soruları, hatta kendimize olan yaklaşımımızı değiştirmek…
Gelişim zihniyetiyle ilgili daha önce konuşmuştuk. Bu yaklaşım bize diyor ki; “Yapamadığın bir şeyi sorgularken, kendine yüklenmek yerine süreci analiz et.”
Yani bir işi yapamadığımızda ya da devamını getiremediğimizde “ya bu neden bir türlü olmuyor” demek yerine “Beni zorlayan şey ne, ne yapsam daha kolay ilerlerim?” sorularını sormak, zihinsel olarak çok daha yapıcı sonuçlar doğuruyor.
David Burns, İyi Hissetmek kitabında depresif düşüncenin en büyük tetikleyicisinin içsel eleştiri olduğunu söylüyor. Biz çoğu zaman, yapamadıklarımızı kişisel bir başarısızlık olarak okuyoruz. Oysa zihnimizin bazen sadece “kısa bir duraklama anına” ihtiyacı vardır.
Dolayısıyla artık zorlandığım ya da yorulduğum zamanlarda kendime nasıl yaklaştığımı analiz etmeye çalışıyorum. Her yorgunluğun ve stresin arkasında “başarısızlığım ya da istikrarsızlığım” varmış gibi düşünmüyorum. Belki sadece uykusuzumdur, belki yeterince su içmedim, belki de duygusal olarak yorgunumdur. Bu kadar büyütmeye gerek yok.
Ve en önemlisi, kendime anlayış göstermek. Çünkü üretkenlikten önce gelen şey, kendilik şefkati.
Bir çiçeğin güneşe dönmesi için önce suya ihtiyacı vardır. Kurak bir toprakta büyüme bekleyemezsiniz.
Vee dördüncü madde.
📌 4. Sadece Hissetmek İçin Bişeyler Yapmak
Şimdi… Bilgi çağında yaşıyoruz. Her içerik bir çıktı beklentisiyle okunuyor. Ama her okuma bir “üretim” olmak zorunda değil. Bazen sadece bir cümlede kalmak, o anın duygusunu yaşamak çok daha anlamlı.
Nil Gün’ün Çekim Yasası kitabında söylediği gibi: “Zihninizi neyle beslerseniz, hayatınıza onu çekersiniz.” Eğer sadece çıktıya odaklanırsak, zihnimiz de sürekli performans modunda kalır. Bu mod da bir süre sonra bizi yormaya ve tüketmeye başlar.
Bir içerik üreticisi ve doktora öğrencisi olarak, uzun süre boyunca okuduğum her metinden bir çıktı üretmek zorunda hissediyordum. Ama sonra bu durumun beni olumsuz etkilediğini, anın keyfini çıkarmaktan uzaklaştırdığını fark ettim.
Şimdi kendime alan tanıyorum. Okurken not almadan, düşünmeden, sadece hissederek… Çünkü bazı cümleler ya da sahneler yalnızca kalbimize, ruhumuza işlesin bence; deftere ya da Instagram’a değil.
Gelelim son maddeye…
📌 5. Telefona Uzanmadan Önce Durup Neden diye sormak
Fark ettiğimden beri beni daha dikkatli biri haline getiren küçük ama etkili bir alışkanlık bu.
Tam telefona uzanacakken kendime “Neden şimdi?”diye soruyorum.
Çünkü dijital dünyada kaybolmak inanılmaz kolay. Ekranlar parlak, içerikler sonsuz… Ve dikkatimiz, biz farkına bile varmadan elimizden kayıp gidiyor.
Çoğu zaman, gerçekten bir şey öğrenmek ya da merak ettiğimiz bir bilgiye ulaşmak için değil; sadece zihnimizi o anki duygudan ya da boşluktan uzaklaştırmak için elimiz telefona gidiyor.
“Sonsuz Dikkat Dağınıklığı” adlı kitapta da bu konu çok çarpıcı şekilde ele alınıyor: Beynimiz henüz bu dijital çağın hızına uyum sağlayamıyor. Her bildirim, her kaydırma hareketi dikkatimizi biraz daha bölüyor ve odaklanma becerimizi zayıflatıyor.
İşte bu yüzden artık kendime şu soruyu sormayı alışkanlık haline getirdim:
Gerçekten bir bilgiye mi ulaşmak istiyorum, yoksa sadece zihinsel bir kaçış mı arıyorum?
Bu basit soru, zamanımı daha bilinçli yönetmemi sağlıyor. Ve en önemlisi: Kendimle gerçekten bağlantıda kalabilmem için bir fırsat yaratıyor.
✨ Toparlayacak Olursak:
Hayat her zaman büyük adımlarla değil, fark ettiğimiz küçük anlarla değişiyor. Bazen sadece durup kendimize bir soru sormak, ortamı değiştirmek, ya da zihnimizde dönüp duran düşünceleri nazikçe izlemek bile yeterli oluyor.
Bugün paylaştıklarım, belki zaten sizin de bildiğiniz ya da içinde taşıdığınız şeylerdi. Ben sadece elimdeki ışığı tutmak istedim. Kendimize daha anlayışla yaklaşmayı, bazen sadece hissetmek için yaşamayı ve sadeleşmenin gücünü hatırlatmak için.
Bunları fark ettiğimden beri hem daha sakin hem daha berrak hissediyorum. Kendime alan açtıkça, üretkenliğim de yaşam enerjim de daha sürdürülebilir hale geliyor.
Peki ya siz?Son zamanlarda size kendinizi iyi hissettiren küçük bir şey oldu mu?
Ya da zihinsel dağınıklığınızı hafifleten kendi yöntemleriniz var mı?
Bana Instagram’dan ya da e-posta yoluyla yazarsanız, çok mutlu olurum. 💌
Yeniden görüşene kadar kendi ritminize sadık kalarak, yavaş ama gerçek adımlarla ilerlemeye devam edin.🤎