Günaydın🧡
İzole edilmiş hayatımın, en doğal ve en düşünceli bir sabahındayım. Şu an tek derdim, kitabıma kaldığım sayfadan devam etmek, sonra da güzel bir kahvaltı hazırlamak. Belki sonra güzel bir film izlemek, bir şeyler karalamak, gelişmeleri takip etmek ve sonra akşam yemeğine ne pişireceğim diye düşünmek…💫
Her şey net!
Düşünüyorum çünkü…
Decart’ın yüzyıllara tokat atan cümlesi, “ Olmak ya da olmamak…” bence şimdi çok daha anlamlı.
Bulanık dertlerimiz, dağınık endişelerimiz, “Zaman akıp gidiyor, ben duruyorum.” gibi panik atak yaratan sancılı günlerimiz şimdi uzakta. 🌾
“ Olmak ya da olmamak” hepsi bu.
Çünkü şimdi tüm dünya, hepimiz hiyerarşide asıl önemli olan sıradayız: Fizyolojik ihtiyaçlar!
Bu kadarız işte!
“Gerçeğimizi”, istesek bile reddedemeyeceğimiz bir dönemdeyiz ve bir şeyleri kurgulama telaşından çok uzağız. Starbucks’tan içtiğimiz kahve, Louis Vuitton marka çantamız, Gucci parfümümüz kimsenin umrunda değil, hatta bizim de umurumuzda olmasın.
Hayatın içinde kendini konumlandırabilmenin tek yolu, pahalı markalar, lüks caddeler, tüm bunları çılgınca tüketmek ve sonra dönüp tüm insanlığa tek tuşa dokunarak sunmak değil ki!
Ama öyle zannettik değil mi?
Bakın şimdi ne kadar üzülüyoruz “varlığımızın bu kadarcık” oluşuna!
Ama üzülmeyelim, çünkü bence bu ilkellik hepimize çok iyi gelecek!
Seni seviyorum Decart🧡