Minikitap ile Dünyalar Cepte

Selam ?

Kitap kurtları çoktan duymuştur mutlaka, ama ben duymayanlar için söyleyeyim yine de. Can Yayınları tam iki hafta önce ”matbu mu, e-kitap mı ” tartışmasına “minikitap” diyerek ortaya yepyeni bir rakip çıkardı.

Peki nedir,nasıl birşeydir bu minikitap? Şöyle söyleyeyim. Evden çıkarken çantasında yeri olmadığından, sevdiği kitabı yanına alamayanlar için üretilmiş, tam olarak 8 cm uzunluğu ve 12 cm genişliği olan, kuş hafifliğinde minik bir seri. Yani artık ne çantaya sığmadı diye üzülmek var, ne de kitaplarımızı bir bir dijital düzleme kaptırıp dokunamama korkusu var. Çünkü bu kitaplar hem gözlerimizi bir türlü ayıramadığımız telefonlar kadar hafif, kolay okunur ve bir o kadar da rahat taşınır özellikte.

Şimdi Can Yayınları’nın yine farkını gösterdiği bu dizide başka neler var, bakalım. Özgün ismi Flipback/Dwarsligger olan seride, şimdilik Şeker Portakalı, Simyacı, Dava, İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar, 1984 ve Zorba gibi kült eserler var. Ayrıca söylemekte fayda var. Hafiflik, dayanıklılık ve pratikliği esas alarak, Hollandalı bir basımevi tarafından Can Yayınları için özel olarak basılan bu kitaplar, çevreye zarar vermeyen bir kağıt hamurundan üretiliyor. Patentli mizanpajı ve Indroprint kâğıdı ile yüzlerce sayfalık kitabı yine tam metin olacak şekilde keyifle okunan bir esere dönüştürüyor.

İstanbul Kitap Fuarı Can Yayınları standında ilk kez tanıtılan bu minikitaplar, çok kısa süre içinde geniş bir yayın yelpazesine sahip olacak gibi görünüyor.

Yazar

fatmaadmis@gmail.com
Selam, ben Fatma, Halkla İlişkiler ve Reklam bölümü doktora öğrencisiyim. Aynı zamanda kreatif bir tasarım ajansında Dijital PR Danışmanı ve İçerik Üretici olarak çalışıyorum. Blog dünyasındaki 9.yılım. Hep şuna inandım. Hepimiz dünyaya geldiğimizde aslında bir çemberin içine doğuyoruz. Ve büyüyüp yaş aldıkça, bir şeyleri anlamlandırmaya başlayınca o çemberin içinden dışarı taşmaya çalışıyoruz. Tabi bunu yaparken çeşitli zorluklarla karşılaşıyor, bazı yokuşlardan yukarı tırmanmaya çalışıyoruz. O esnada bazı insanlar zorlandığımızı görünce "gel, bir de bu yolu dene." diyorlar. Halbuki gösterdikleri yol onların yolu, bizim değil. O yüzden diyorum ki yokuşlarımız yalnızca bizi alakadar eder. Çünkü çemberimizden ancak bu şekilde taşabiliriz. Burada bana ilham veren kişilerin öykülerini, okuduğum kitapları, izlediğim film ya da belgeselleri yani beni çemberimden taşıran şeyleri paylaşıyorum. Eğer sen de ilhamını bulmak ve çemberinden dışarı taşmak istiyorsan bu öğrenme yolculuğunda bana eşlik edebilirsin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bir Mucizeye Komşu Olmak

21 Kasım 2015