Merhaba🧚🏼♀️
Bir yerlerde beni dinliyorsunuz ve eğer anlattıklarım iyi geliyorsa ne mutlu bizlere ki, ruhlarımız ve hissettiklerimiz kilometreleri aşıyor ve birbirine ulaşıyor.
Bir süre önce çok yoğun bir şekilde yaşadığım bazı duygulardan bahsetmek istiyorum.
30’lu yaşların başında yaşanan o krizlerden birini yaşıyordum.
İşten ayrılmış, hatta çıkarılmıştım. Bunun üzerine çok konuşmadım, çünkü işten çıkarıldıktan sonraki süreçte sınandığım asıl şeyler daha zordu.
Belki siz bahsedeceğim bu duyguları 20lerinizde ya da 40larınızda yaşıyorsunuzdur, olabilir.
Nereye gittiğimi veya ne yapacağımı bilmeden günlerim öylece geçiyordu.
Bir şeylerin değişmesi gerekiyordu, ne olduğunu bilmiyordum.
Bazen bu değişimin içimde başlaması gerektiğini düşünüyor bazen de etrafımda dönüp duran dünyadan başlaması gerektiğini düşünüyordum. Kaybettiğim tutkuları, duyguları yeniden alevlendirecek bir kıvılcım arıyordum. Bir filmde ya da bir kitapta yaşamın tüm sırrını çözmek istiyordum. Hissettiğim bu kronik tükenmişlik hissini tersine çevirecek bir şeye rastlamayı umuyordum.
Bir yaşam rehberi de vermiyorlar, doğar doğmaz. Ki takıldığımız konularda açıp bakmak güzel olurdu.
5 ay önce doğum günümdü. Ve bilirsiniz, bize yaşın önemli olduğu öğretildi. Aldığımız her yaş, “atlamamız gereken başka bir seviyenin zamanı” gibi hissettirildi.
Bu bana mantıklı gelmiyor. Hala olmam gereken yeri bulamadım.
İstediğim şeyin ne olduğunu bilmiyorum. Hala kendimle ilgili bilmediğim ve yeni yeni keşfettiğim pek çok şey var. Ve karşıma çıkan insanların da böyle olduğunu biliyorum.
Kaç yaşında olursa olsun, ne yaşamış olursa olsun, hiç kimse “tam” değil.
Bazen öyle hissediyoruz,
Başımıza güzel bir şey geldiğinde,
Çok çalıştığımız bir sınavdan geçince,
Sevildiğimizi hissettiğimizde…
tamamlanmış gibi hissediyoruz.
Ama ne olursa olsun, kaç yaşında olursak olalım, henüz deneyimlemediğimiz bir sürü şey var,
bu yüzden eksiğiz.
Ve bu kötü bir şey değil.
Tam olmayı beklememek ve henüz kendini bulamamış olmayı yadırgamamak lazım.
Henüz bitmedi biliyorum ama bu yıl benim için inişli çıkışlı bir yıl oldu, olmaya da devam ediyor. Hayatımda beklenmedik değişimler yaşadım. Kalbimde yaralar açıldı, kimi hayallerim ertelendi.
Yine de gerçekten nasıl olduğunu bilmiyorum ama her üzüldüğümde ya da kötü bir haber aldığımda bir şekilde, önce çok üzülüyorum, sonra bir refleks gibi içime dönüyorum ve oradaki sesin rehberliğine sığınıyorum. Sonrasında da kendimi “devam etmeye çalışırken” buluyorum. Herkese ve her şeye rağmen.
Aslında tıpkı şu şarkıdaki gibi, ben de içten içe “beklediğim gibiyim”. Hala umudum var kendimden, hayatımdan. İyi bir son beklemeyi bırakalı çok oldu. Çünkü öyle bir şey yok zaten! Sürecin keyfine varmayı öğrenmek, keyif alamasak bile onu kabullenmek uzun bir zaman alıyor ama buna da değiyor gerçekten. Şimdi bunlara değdi diyeceğim günü bekliyorum.
Şimdi size bu cümleleri kocaman bir belirsizliğin ortasından ya da kocaman bir soru işaretinin çemberinden yazıyorum. İçine sıkışıp kalmış gibi hissettiğim bir çemberin… Ama pek çok yanlış yerden pek çok yanlış ilişkiden nasıl taştıysam, bu belirsizliğin çemberinden de öyle taşacağım. Çünkü umudum var. Herkese ve her şeye rağmen.
Umarım bu yazı elinizden tutar. İyi hissettirir. Ve son olarak şöyle bir yazıya denk geldim, içimi ısıttı. Size de iyi gelsin. Diyor ki;
“Seni kurtarmayacağım,
Çünkü güçsüz değilsin.
Seni onarmayacağım,
Çünkü kırık değilsin.
Seni iyileştirmeyeceğim,
Çünkü sende
Bütünlüğü görüyorum.
Karanlıkta seninle yürüyeceğim
Kendi ışığını hatırladıkça.”
Harika bir gün geçirin. Sizi çok seviyorum, ki bunu zaten biliyorsunuz.