Yeri geldiğinde karada boğulup derin sularda nefes alan biri olabiliyorum. Yani hiç bir zorluğun, işin gücün olmadığı zamanlarda değil de; yorgunluktan tükenmişlik sendromuna girecek hale geldiğimde anlıyorum yaşadığımı. Diğer türlü yokmuşum ya da varmışım da bir işe yaramıyormuşum gibi hissediyorum. Ve şu günlerde hiç olmadığım kadar yorgunum. Ama iyiyim. Koşuşturmaların içindeki o bir fincan kahvelik vaktin, uyumadan sayfalarını çevirdiğim güzel bir romanın ve 4-5 dakikalık bir müziğin bile anlamı ve verdiği huzur artık bir başka geliyor. Daha bir zevk alıyorum gibi. Yani bu kendi enerjinden enerji almak gibi.
Tüm bunlar kolay olmuyor her zaman ya da yeterli olmuyor. Mesela; ajansı, okulu, blogu ve erbanesi derken bir yandan da ” Artık şu İngilizce’yi de hallet be kızım! ” diyorum kendime. Hatta bugün, bir yerden başlamak lazım diyerek aldım kalemi, en sevdiğim kelimeleri İngilizce olarak yazmaya başladım deftere. Hem renkli defterler başka ne için var ki, değil mi? Sonra sevdiğim kitapların İngilizce olanını okumaya karar verdim. Bir de yabancı dizi destekli bir liste yaptım. Hatta aklıma gelmişken listeye bir de #vlogger ı eklemeliyim. Daha aklıma gelen ne varsa…
Tüm bunları yorulmadan ve şikayet etmeden yapmamın sebebi ise : Tüm bunları benim istemem. Sırf merak ettiğim için ya da öğrenmek istediğim için. Çünkü, ” Ben buyum.” diyebilmen için önce kendini tanıman lazım. Kendini tanıman için de aklına, bedenine ve elbette yüreğine fırsatlar sunman lazım. Gerisi az bir çabayla hallolur. Şimdi bence sen de aklına, bedenine ve yüreğine bir fırsat ver. Ve planlarını kaosa çevirmemek için bir liste hazırla. Tabi bir de kocaman bir kupa kahve.
Keyifle kal .