Günaydın 🧡
Persepolis birkaç gün önce bitti. Bu otobiyografik çizgi roman hakkında yorum yapılacak o kadar çok başlık var ki… Ama bence en önemlisi, “Kadın” olmaktı. Savaşta, devrimde, giyim kuşamda, dinlerde, başka kültürlerde… Her yönüyle hem de. Hatta bu yüzden “feminist kitaplar” listesine rahatlıkla eklenebilir Persepolis.
Konusuna gelecek olursak…
Başta da söylediğim gibi, bu kitap Marjane Satrapi’nin yazdığı ve çizdiği otobiyografik bir çizgi roman.
Satrapi, ülkesi olan İran’ın yaşadığı Şah baskısını, bu dönemde yaşanan protestoları ve ülkenin giderek savaşa sürüklenişini kendi çocukluğunun gözünden ele alıyor.
1970ler sonrasındaki İran’da yapılan sokak muhalefeti, demokrasi ve özgürlük arayışları, İslamın siyasallaştırılması, Batılı devletlerin Orta Doğu ülkeleri üzerindeki emelleri ve kadınların konumu bu kitabın ana çerçevesini oluşturuyor.
Baskı dolu günler…
Marjane henüz 9 yaşındayken İran’da halkın büyük bir kısmı Şah baskısı altında yaşamaktadır. Ailesi Şah karşıtı rejimi desteklediği için Marjane de hiç anlamasa bile Şah’a karşı olanlardandır.
Yapılan protestoların ve diğer eylemlerin etkisiyle Şah devrilir ve ülke biraz da olsa nefes alır. O dönemde tutuklananlar serbest bırakılır. Aralarında Marjane’nin akrabaları ve aile dostları da vardır. Ve onların cezaevinde yaşadıkları şeyler Marjane’yi derinden etkiler. Fakat bir süre sonra tüm dünya siyasetinde ses getiren bir seçim ile İslami rejim başa gelir. Bununla birlikte ülkede büyük bir kaos başlar. Günlük yaşam giderek zorlaşır. Ülke yine tam toparlanıyor derken bu defa da 8 yıl süren İran-Irak savaşı patlak verir. Savaş bir milyon insanın ölümüne sebep olur.
Savaşın ardından yaşam şartlarının daha da zorlaşması ve bu rejimle birlikte erkeklerin giderek daha fazla baskın olması, kadınların başta eğitim olmak üzere birçok alanda kısıtlanmasına sebep olur. Bu durum Marjane’nin ailesini tedirgin etmeye başlar. Bu yüzden onu henüz on dört yaşındayken Viyana’ya gönderirler.
Marjane, ülkesi savaş içindeyken, Viyana’da büyük bir değişim yaşar. Önce aşk maceralarının peşine düşer, bir çok yanlış seçim yapar. Ardından sigara, alkol ve uyuşturucu bağımlısı olur. Özünden giderek uzaklaşan Marjane aslında sadece kendini aramaktadır. Bu yüzden kimliğini bazen bir bayrak gibi gururla açıklarken bazen utanılacak bir şeymiş gibi gizler. Fakat bir süre sonra bu gelgite daha fazla dayanamaz ve ülkesine geri döner. Ama artık eskisi gibi değildir.
Değişen ve dönüşen bir kadın…
Değişen sadece Marjane değildir. Çünkü ülkesinde savaş bitmiş olsa bile baskılar eskiye göre daha fazla artmıştır. Yaşadıklarının da etkisiyle özgürlüğüne daha düşkün bir kadına dönüşen Marjane, yaşanan en ufak bir baskıya bile tepkisiz kalmaz. Hatta okuldaki kadınlarla alakalı bir tartışmada verdiği tepkiyle baskılara karşı olan tepkisini çok etkileyici bir şekilde ortaya koyar.
Bir süre sonra Rıza adında oldukça aydın bir genç ile tanışır. Ve ailelerin de desteklemesiyle evlenmeye karar verir. Evlendikten bir süre sonra özgürlüğüne düşkün olan Marjane evliliğin ona göre olmadığını düşünür ve boşanmaya karar verir. Ancak içinde bulundukları toplumda, boşanan kadınlar için hayat çok zordur. Bu yüzden boşanmayı bir süre erteler ve tam bir yıl sonra Rıza’dan boşanır. Her defasında onun özgür ruhlu bir kadın olduğunu bu yüzden buraların ona nefes aldırmayacağını söyleyen annesini dinleyen Marjane, İran’dan ayrılır ve geri kalan hayatına Fransa’da devam eder.
İran’ın bu kısa gibi görünen tarihi içerisinde yaşanan devrimi, kadınların yaşadığı baskıları ve toplumun değişimi her yönüyle o kadar güzel ve yalın bir biçimde anlatmış ki Marjane, hayran olmamak mümkün değil.
Sözün özü, gönül rahatlığıyla tavsiye edeceğim bir kitap Persepolis.
Sevgiler🧡