Selam!
Umarım harika bir pazar geçiriyorsunuzdur. O kadar koşturmalı geçiyor ki günler buraya uğramayalı, burada soluklanmayalı çok uzun bir zaman olmuş. Ve tabi ki anlatmak istediğim şeyler de birikmiş haliyle… Dün akşam Halkla İlişkiler Politikaları dersimizde “Başkanın Adamları” filmi ve “Spin Doctor” kavramı üzerine konuştuk. Benim için oldukça öğretici hatta aydınlatıcı olan bu ders ve film ile alakalı birkaç şey anlatmak istiyorum.
Lütfen sonuna kadar okuyun.
Başkanın Adamları (Wag the Dog)
Film şöyle:
ABD başkanlık seçimlerine 11 gün kalmıştır. Mevcut başkan, tekrar seçimleri kazanmak için var gücüyle çalışmaktadır. Ama tam bu sırada bir olay patlak verir. Beyaz Saray’ı ziyaret eden kızlardan biri başkan tarafından cinsel tacize uğradığını iddia edince işler karışır.
Başkanın rakipleri bu işe çok sevinirken, başkan bu durumdan kurtulmak için yol arar. Başkanı bu işten kurtaracak kişi ise bir spin-doctor (göz boyama, yönlendirme uzmanı) olan Conrad Brean (Robert De Niro)dir.
Conrad halkın dikkatini başka yöne çekmek ve 11 gün içinde başkanın tekrar seçimleri kazanması için uydurma bir savaş yaratır. Arnavutluk’ta nükleer bir silahın olduğu ve bunu ABD üzerinde kullanacağı dedikodusu yayılır.
Üretilmiş gerçeklik
Ve halkı da bu savaşın gerçekten yaşandığına ikna etmek için stüdyoda savaş çekimlerine başlarlar. Duygulara hitap etmek için müzikler yapılır, t-shirtler basılır. Üretilmiş gerçekliğe sürekli yenisi eklenir.
Tabi kii taciz skandalı tamamıyla unutulur. Başkan ülkeye dönerken yaratılan tiyatroda ekmeğin üzerine sürülen yağ kıvamındadır. Para verilerek tutulmuş yaşlı Arnavut kadının Başkana çiçek vermesi, teşekkür etmesi, Başkanın üşümemesi için paltosunu yaşlı kadına vermesi… Artık başkan halkın gözünde kahramandır.
Film gerçekten çok iyi. Filmi anlatmamın sebebi ise şu:
Spin Doctor
Olayları halkla çarpıtarak sunan kişi akademik literatürde “SPIN DOCTOR”dır. Yani “yalan ve manipülasyon ile insanların davranış ya da tutumlarında değişiklik yaratmaya çalışan kişiler.” Ve bu insanlar bence gündelik hayatımızda da var. Bizi “bizde etki uyandırabileceği şey ile” kandıran ya da manipüle eden kişiler bunlar.
Bundan ancak şöyle sıyrılabiliriz bence:
Fevri davranmayarak.
Yani olayların her zaman göründüğü gibi olmadığını, göz ile görünenin bile insanı yanıltabileceğini hesaba katmalı ve sakinliğimizi korumalıyız. Ama gerçeği keşfettiğimizde de avazımız çıktığı kadar bağırmalıyız. Çünkü bu gürültülü düzende, doğruluğundan emin olduğumuz her şey bağıra çağıra anlatılmayı hak ediyor.
Sevgilerle, daima sevgilerle.