Ömer Hayyam’da oturduğumuz yıllar başkaydı. Küçük evimizle yüreğimizin kapılarını herkese açıp telaşlı ama neşesi gerçek günler yaşardık . Güne, sokaktan geçen simitçilerin , poğaçacıların sesiyle uyanır , sepetlerimizi pencereden aşağı salar tatlı bir ‘ günaydın ‘la sattıkları yiyecekleri kahvaltımıza dahil ederdik. Kahvaltıdan hemen sonra ise hazırlanır ben okula, babam işe gitmek üzere yola koyulurduk. Geç kalırdım okula her seferinde . Her gün uğradığım bir yer vardı çünkü; ” Aslıhan Pasajı ”. Tam bir kitap tutkunu olarak hemen her gün ikinci el kitap,film,plak satan bu pasaja uğrar , önce o güzel kokuyu içime çeker sonra teker teker incelemeye başlardım kitapları . Çok değil birkaç gün sonra o incelediklerimden bir kaçı kitaplığımda yerini alırdı. İlk sayfasının sağ üst köşesine aldığım günün tarihini yazar ve Aslıhan Pasajı diye de not düşerdim. Bunu özellikle yapardım. Çünkü kitaplarımın oradan alınmış olması benim için önemliydi. Önemli olmasının sebebi ise, buradaki her şeyin ikinci el olmasıydı. Düşünsenize elinize aldığınız kitabın sayfalarına kim bilir kimler dokundu sizden önce ? Hangi yalnızlıktan kaçıp o sarı sayfalara sığındılar ? Bu çok özel bir şeydi benim için. Hala da öyle … En çok ta kitapların arasından çıkan ufak notları merak ederdim. Mesela bir keresinde Albert Camus’un ‘ Yabancı’ adlı kitabını aldım ve kitabın orta sayfasında şu sözlerin yazdığı bir not çıktı :
” Bir gün daha böylece sona erdi. Şuanda saat 19:00. Yarım saat sonra işten eve doğru yola çıkacağım. İçimde on sekiz yaşını doldurmanın verdiği şaşkınlık var. Evet bu gece saat 1:30 sıralarında on sekiz yaşına basıyorum. Çok uzun bir yolculuk sayılmaz . Fakat dünyada düşünsem aklıma gelmezdi. Daha yolun başında sayılırım ve … ”
Ve daha bir çok not… Bunları yazan kişinin adı, soyadı yada şuanda kaç yaşında olduğu önemli değildi benim için. Önemli olan içinden gelerek yazdığı birkaç satırlık notu,okuduğu kitabın sayfalarına saklayıp , sonra o kitabı sahaflara verip , yıllar sonra kimin alacağını hiç bilmeden kendinden bir iz bırakmasıydı bir başkasına. İşte özellikle ‘ Aslıhan Pasajı diye not düşmemin sebebi buydu. Bana her defasında, tüm hayatların bir şekilde birbirine değdiğini hatırlatırdı. Ve dokunmanın sadece , sesle , gözle ,tenle değil öylesine yazılıp bir kitabın sayfalarına saklanmış kağıt parçasıyla bile mümkün olabildiğini gösterirdi.
Olur da yolunuz düşerse bir gün Beyoğlu’na , birkaç dakikalığına da olsa Aslıhan Pasajı’na uğrayın. Kapısından içeri girerken insana eskimişliği, unutulmuşluğu hatırlatan o kokuyu içinize çekin. Sayfalarını karıştırıp kitapların, tanımadığınız hayatlara dokunun. İyi geldiğini göreceksiniz.